top of page

Alice Guy-Blaché Bursu

Kısa Film Yönetmenleri Derneği olarak geleceğin kadın sinemacılarını destekliyoruz. Lisans düzeyinde sinema ve televizyon bölümlerinde okuyan kadın öğrencilere eğitim hayatları boyunca karşılıksız ayda 250 lira burs veriyoruz. Başvurular 15 Temmuz - 25 Eylül 2020 tarihleri arasında yapılabilir. 

Burs Başvurusu

Bağış

 

İlk Kurmaca Film Yönetmeninin Öyküsü

 

Sinema tarihini Lumière Kardeşler tarafından 1895’te Paris’te bir kafede gerçekleştirilen ilk gösterimle başlatmak âdettendir. Bu tarihi âna tanıklık eden izleyiciler arasında olan Alice Guy bir sene sonra bir dakikalık kurmaca bir film çekerek sinema tarihinin bir başka önemli ismi olacak ama sinema tarihi kitaplarında hak ettiği yeri almaya ömrü yetmeyecektir. Oysa kadınların oy hakkının bile olmadığı dönemde ilk kadın yönetmen, hatta ilk kurmaca film yönetmeni olmasının yanı sıra heyecanı, dinamizmi, öncü denemeleri ve toplumsal cinsiyet konusuna duyarlılığıyla çağının çok ilerisinde olmuştur.

 

Parisli bir kitapçının dört çocuğundan en küçüğü olarak 1 Temmuz 1873’te dünyaya gelen Alice Ida Antoinette Guy, babasını ve erkek kardeşini küçük yaşta kaybedince annesine destek olmak için erken yaşta çalışmaya başlar. Kamera üreten ve ardından film yapımına geçen Gaumont firmasında Léon Gaumont’nun sekreteri olarak çalışan Alice Guy, kamerayı pazarlamak için filmler çekmeyi önerir. Patronu bu öneriyi “aptalca ve çok kadınsı” bulsa da sekreterlik işini aksatmaması şartıyla kabul eder. Böylelikle Alice Guy, yanına bir kameraman, bir oyuncu ve boyanmış bir arka fon alarak sinema tarihinin ilk kurmaca filmi olan La Fée aux Choux’yu (Lahana Perisi) 1896’da Méliès’in Aya Yolculuk filminden aylar önce çeker. Kısa süre sonra Gaumont şirketinin film yapım sorumlusu olur. Yapım, yönetim, senaryo yazmak, oyuncu seçimi, set tasarımı gibi film yapımının her alanında çalışır, yüzlerce film üretir.

 

Bu sırada Alice Guy bir yandan da büyük bir film stüdyosu inşa ettirmek için çabalıyordur. İstediği stüdyo 1905’te açılır, başına da Alice Guy getirilir. Paris’teki bu stüdyo yıllarca dünyanın en büyük stüdyosu olarak kalacak ve sayesinde Gaumont rakipleri Méliès ve Pathé’yle rekabet edebilir hale gelir. 1906 gibi çok erken bir tarihte, sinemanın ilk renkli filmlerinden olan La Fée Printemps’ı çeker. 1906-1907 arasında yani sesli sinemanın icadından onlarca yıl önce, sayısız denemeler yapar ve kronofon ile bir tür sesli video klibi olan 100 civarında sesli kısa film çeker. Bunlarda Felix Mayol, Armand Dranem gibi zamanın yıldız isimlerini ekrana getirir. Sonuç muazzamdır, kazandığı başarılar sayesinde Zecca, Jasset ve Feuillade gibi yeni yazarlar ve yönetmenleri işe alır; hepsi de ileride sinema tarihine adını yazdıracak isimlerdir.

 

1907 yılında yine Gaumont’da çalışan Herbert Blaché ile evlenip eşinin tayini sebebiyle Amerika’ya yerleşir. Bir süre bebeğiyle evde kalmak zorunda kalan Alice Guy-Blaché sinema yapmaya geri dönebilmek için daha serbest, bağımsız koşullarda çalışabileceğini düşünerek kendi prodüksiyon şirketi Solax’ı kurar. Küçük ama yaratıcı bir şirket olan Solax’ta yaptığı ve yönettiği filmler son derece başarılı olur. Büyüleyici küçük Fransız Hanımefendi Amerikan medyasının merakını uyandırır. Artık manşetlerde olan zengin, ünlü ve Amerika’nın en yüksek maaşını alan kadın olmuştur. Stüdyosundaki “Be Natural” (doğal ol) yazan tabelayla özdeşleşen Alice Guy-Blaché bazıları büyük yıldızlar olacak oyuncu kadrosuna daha doğal oynamayı tavsiye eder, böylelikle beyaz perdedeki oyunculuk tarzını değiştirir.

 

Yenilikleri, denemeyi ve değişimi seven Alice Guy-Blaché westernden komediye, dramdan savaş filmine, polisiyeden belgesele kadar hemen her türde filmler yapar, aktör ve aktristleri (o zamanlar hiç olmadığı biçimde) gösterişli şovlar yapmaya zorlar. Öyle ki aktrist Winnie Burns onunla birlikte kement atmayı, kaplanlara sarılmayı, ateşli oklar atmayı ve fil sürmeyi öğrenir. Özel efektler açısından da cesur ve yenilikçi olan Alice, çağdaşları maketlerle çalışmaya devam ederken bir filminde gerçek bir tekneyi havaya uçuracak kadar ileri gider. Yaşamı boyunca binden fazla film yapmış, pek çoğunda kadınları merkeze almış olan Alice Guy-Blaché’nin toplumsal cinsiyet üzerine bolca düşündüğü âşikar. 1906’da çektiği Les Résultats du Féminisme’de (Feminizmin Sonuçları) bugün dahi sık sık kullanılan bir anlatı biçimi olan yer değiştirmeyi kullanarak toplumsal cinsiyet rollerine bir bakış sunar. Son olarak idam cezası, demokrasi, yoksulluk gibi temaları gündeme getirdiği bir dizi film yönetir. Uzun metraj filmlerin yapılmaya başlamasıyla değişen endüstriye de uyum sağlar fakat endüstrinin dağıtım tekeli bir süre sonra işlerinin kötü gitmesine yol açar. Solax’ın kötü durumunun yanı sıra evliliği ve sağlığı da kötüleşmeye başlar. Bir süre sonra Solax’ı satmak zorunda kalır, kocasından ayrılarak çocukları ile birlikte 1922’de Fransa’ya döner ama bir daha asla sinema sektöründe çalışamaz; endüstri kapılarına kadınlara tamamen kapatmıştır. İki çocuğuyla döndüğü Fransa’da geçimini sağlamak için çocuk kitapları yazar. 1964 yılında ABD’ye dönerek kızının yanında yaşamaya başlayan Alice Guy, 1968 yılında New Jersey’de bir huzurevinde hayata gözlerini kapadığında arkasından tek bir gazete ilanı ya da haberi de yayınlanmaz.

 

Sinemanın öncüsü erkeklerin isimleri tarih kitapları ve hafızalarda yerini alırken, binden fazla filmde çalışıp yönetmenlik, senaristlik, yapımcılık ve stüdyo yöneticiliği yapan, sinemada renk, ses, efekt, siyahi oyuncu konularında öncülerden biri olan Alice Guy-Blaché’nin adına sinema tarihinin tümüyle erkek egemen kaynaklarında ya hiç rastlanmaz ya da varlığı dipnotlardaki birkaç cümleden ibarettir. Tanınmış sinema tarihçisi Georges Sadoul, 1965 yılında yayınlanan Dictionnaire des Cinéastes (Sinemacılar Sözlüğü) adlı çalışmasında Alice için şunları yazar: “… aslen Leon Gaumont’nun sekreteriydi. Blaché, müşterilere film ekipmanı yapan Gaumont ile çalışırken, sunum amaçlı kısa filmler çekiyordu. İlk filmi La Fée Aux Choux’yu, Méliès’nin filminden aylar önce, 1896’da çekti. Böylece tarihin ilk kadın film yönetmeni oldu.” Ancak aynı kitapta, kurmaca filmin “babası” olarak Méliès gösterilir. Oysa Alice’in Méliès’den önce çektiği, bir Fransız fablından esinlendiği Lahana Perisi sinema tarihinin ilk kurmaca filmidir, Alice Guy Blaché de sadece “ilk kadın sinemacı” değil, kurmaca film yapan ilk sinemacıdır.

 

Alice Guy-Blaché’nin sinema tarihindeki yeri ve öncü üretimi ancak 1970’lerin feminizm dalgası sonrası görünür kılınır ve resmi kayıtların en an iki katı film yaptığı ortaya çıkarılır. Son yıllarda adı ait olduğu yere eklenmeye başlamış olsa da Alice Guy-Blaché’nin hikâyesi bugün hâlâ sinema endüstrisinde neden bu kadar az kadının kendine yer bulabildiği üzerine düşünmek için iyi bir başlangıç olabilir. Sinema sektörünün her anlamda kadınların kendilerini özgürce ifade edebilecekleri bir alan olması dileğiyle.

Yazan: Yelda Başaran

bottom of page